ROKETSAN Genel Müdürü Murat İKİNCİ:
– 10-15 yıllık süreçte savunma sektörünü derinden etkileyecek olan bazı teknolojik gelişimleri sizlerle paylaşmak isterim. Bunların başında tabii ki yapay zekâ geliyor. Yapay zekâ aslında dünyanın bütün teknoloji alanlarını derinden etkilediği gibi bundan sonraki süreçte de savunma sektörünü de derinden etkileyecek olgulardan bir tanesi olacak. İkinci en büyük değişim de hipersonik teknolojilerdir. Bundan sonraki süreçte 5 machın üzerinde hareket eden tehditler, 5 machın üzerinde hareket eden tehditlere karşı geliştirilecek hava savunma sistemlerinden bahsediyor olacağız. Hipersonik sistemlerin dünyanın şu andaki savunma algısında çok ciddi bir farklılaşmaya yol açacağını şimdiden söylemek sürpriz olmaz. Bizim de en fazla üzerine yatırım yaptığımız konulardan bir tanesi de hipersonik sistemler. Üçüncü en önemli alansa uzay teknolojileri ve sensör teknolojileri. Eğer sizin füzeleriniz yeterince iyi sensörlere sahip değillerse, üzerlerine bahşedilen görevi yerine getirmek konusunda çok da iyi bir noktaya varamayabilirler. Onun için özellikle temelde sensör teknolojileri ve bunların algılamalarına yol açan alt teknolojileri mümkün olduğunca üst noktalara çıkartmak istiyoruz. Lazer teknolojileri Sensörde kullanılan RF teknolojileri yine bunlarla beraber hayata geçiren mikrodalga teknolojileri bunların hepsi sensör alt yapısını oluşturan kızıl ötesi algılayıcılar bunlarla ilgili temel teknolojilerin de mutlaka çalışılması ve hayata geçirilmesi lazım.
– Özellikle batılı ülkelerin bu tip kritik konularda Türkiye’ye uyguladıkları üstü açık veya kapalı ambargolar var. Özellikle uzay teknolojileri konusunda ve füze teknolojileri konusunda neredeyse hiçbir bilgi hiçbir alt bileşen Türkiye ile paylaşılmıyor. Bu konu roket ve füze olduğunda çok daha üst bir algıya doğru gidiyor. Yani Roketsan bize savunma sektöründe uygulanan yaptırımlar veya uygulanan kısıtlamalardan en üst noktada etkilenen şirketlerden. Ama aynı zamanda bu yerlileştirme ve millîleştirme faaliyetlerini en üst noktaya çıkartmış şirketlerden bir tanesi.
– Tabii bir diğer alan aslında sadece savunma alanında değil, size gelecek olan tehditleri kaynağında bertaraf edecek teknolojilere de sahip olmanız lazım. Bizim en son İDEF’te lansmanını yapmış olduğumuz TAYFUN Block 4 hipersonik füzemiz aslında bu amaca hizmet eden ve dünyada şu anda örnekler arasında da özellikleriyle ön plana çıkan bir füze sistemi.
– Burada temel gayemiz, aslında bizim Kara Kuvvetlerimizin, Silahlı Kuvvetlerimizin uzun menzilli ihtiyacı olan balistik füze sistemlerini millî olarak gerçekleştirmek. Zaten bunlar Tayfun Ailesi. Şu anda zaten üretimleri devam eden Aile ama Tayfun Blok 4 bu ailenin en yeni üyesi olarak inşallah Silahlı Kuvvetlerimizin gücüne güç katacak.
– Tabii hipersonik bir füzeye sahip olmak ciddi bir caydırıcılık getiriyor. Bu hipersonik füzeyi kendi yerli imkânlarınla yapıyor olmak da Türkiye’nin aslında savunma alanında gelmiş olduğu noktayı gösteriyor. Bu açıdan baktığımızda da TAYFUN Blok 4 gibi bir füzeyi dünyada üretebilen ve bunu silahlı kuvvetlerinin kullanımına sunabilen ülke sayısı da çok fazla değil. Tabii bir hipersonik füze dediğimiz zaman, alt yapısına baktığımızda yakıt teknolojilerinden patlayıcı teknolojilerine, güdüm sistemlerine, küresel konumlandırma sistemlerine, sinyal istihbaratına, sensör entegrasyonuna, fizyonuna, nanoteknolojiye kadar varan birçok alanı aslında çözümlemiş olmanız ve bu alanları da başarılı bir şekilde entegre etme kabiliyetine sahip olmanız gerekiyor.