Radyoyu dinlemek için PLAY basınız...
Türkiye, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakan Yardımcısı ve İklim Başmüzakerecisi Fatma Varank, “2053 net sıfır hedefimizi gerçekleştirmeye yönelik uzun dönemli iklim değişikliği stratejimizi hazırlıyoruz ve bu sene COP29 öncesinde tamamlayarak Bakü’de bu yol haritamızı açıklamak istiyoruz” dedi. Almanya’nın başkenti Berlin’de düzenlenen 15. Petersberg İklim Diyaloğu toplantısına Türkiye adına katılan Varank, toplantıya ve Türkiye’nin iklim hedeflerine yönelik değerlendirmelerde bulundu.
İklim değişikliğiyle mücadelede kararların uluslararası çerçevede alındığını belirten Varank, bu yıl 11-22 Kasım 2024 tarihlerinde Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’nin 29. Taraflar Konferansı’nın (COP29) Bakü’de yapılacağını anımsattı.
Bu toplantıya Azerbaycan Ekoloji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Muhtar Babayev’ın başkanlık edeceğini dile getiren Varank, şöyle devam etti:
“İklim zirveleri son yıllarda en geniş çaplı toplantılarının başında geliyor. Bu nedenle bu sene Türk dünyasının uluslararası alanda en görünür olacağı küresel bir etkinlik, dost ve kardeş ülkemiz Azerbaycan’da yapılacak. İklim müzakerelerinde uzun yıllardır deneyimli ve zorlu müzakereleri yürütmüş bir taraf ülke olarak bizlerin özel önem atfettiği bir yıl 2024. Berlin’de Bakü süreci öncesinde ülkelerin iklim bakanları bir araya gelerek bu seneki iklim gündeminin iki önemli konusu olan iklim eylemi ve iklim finansmanı konusunda politik diyalog yürütüyor.”
Varank, Türkiye’nin özellikle gelişmekte olan ekonomilerin yaşadığı zorlukları, bunların çözüm yollarını ve alınan dersleri dikkate aldığını ve bunları dile getirdiğini belirterek, küresel sıcaklık artışını sınırlandırmak için etkili ve hızlı bir iklim eylemi gerektiğinin altını çizdi.
Türkiye gibi hem deprem hem de iklim kaynaklı birden çok afet yaşayan ülkelerin daha çok finans ve teknoloji desteğine ihtiyacı olduğuna işaret eden Varank, Türkiye’nin bu temel endişeleri dile getirdiğini söyledi.
Varank, Türkiye’nin G20 ülkesi olsa da iklim değişikliğinde tarihi sorumluluğu en az ülkelerden biri olduğunu ifade ederek, ülkenin (emisyonlardaki) güncel sorumluluğunun da yüzde 1 civarında olduğunu ve buna rağmen Türkiye’nin üzerine düşen görevleri fazlasıyla yerine getirdiğini kaydetti.
“Bakü’de bu yol haritamızı açıklamak istiyoruz”
Paris Anlaşması kapsamında 2030 hedefli bir iklim planını ilgili bakanlıklarla birlikte hazırlayarak Birleşmiş Milletler’e (BM) sunduklarını dile getiren Varank, şu bilgileri paylaştı:
“Bu planda kendimize çok önemli hedefler koyduk. Bu hedefimizle, alacağımız iklim politikası önlemleriyle olağan senaryoda salacağımızı öngördüğümüz sera gazı emisyonlarımızı 2030’a kadar yüzde 41 azaltacağız. Burada ekonomi genelinde, enerjiden tarıma, sanayiden ulaştırmaya yedi sektöre ilişkin hedeflerin yer aldığı ve 2024-2030 dönemini kapsayan İklim Değişikliği Azaltım Stratejisi ve Eylem Planı’mızdan da bahsetmek isterim. Burada 49 strateji ve 200’den fazla eylemi ilgili Bakanlıklarımızla hayata geçirerek izleyeceğiz ve hedeflerimize ulaşmamıza ilişkin süreci verilerle takip edeceğiz.
Bildiğiniz gibi ülkemiz yenilenebilir enerjide ciddi bir potansiyele sahip. Burada da çok iddialı hedeflerimiz var. Ülkemizin kurulu güç elektrik üretim kapasitesi 107,2 gigavata ulaşırken, kapasitenin yüzde 56’sı yenilenebilir enerji kaynaklarından oluşuyor. 2035’e kadar ilave 68 gigavatlık yeni yenilenebilir enerji üretim kapasitesi artışını başta rüzgar ve güneş kaynaklı olmak üzere planlıyoruz.”
Varank, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 2021’de Türkiye’nin 2053 net sıfır emisyon hedefini ve yeşil dönüşüm vizyonunu BM Genel Kurulu’nda açıkladığını anımsatarak, “Bu kapsamda da 2053 net sıfır hedefimizi gerçekleştirmeye yönelik uzun dönemli iklim değişikliği stratejimizi hazırlıyoruz ve bu sene COP29 öncesinde tamamlayarak Bakü’de bu yol haritamızı açıklamak istiyoruz.” dedi.
“Döngüsel ekonomi ve Sıfır Atık, Türkiye’nin 2053 net sıfır hedefine ulaşmasında kilit önemde”
Türkiye’nin iklim eylemine desteğinin çeşitli girişimlerle devam ettiğini ifade eden Varank, “2017’de Sayın Emine Erdoğan Hanımefendi tarafından başlatılan ‘Sıfır Atık’ Hareketi, BM Genel Kurul Kararı ile küresel ölçeğe taşınarak, 30 Mart günü ‘Uluslararası Sıfır Atık Günü’ olarak ilan edildi. Döngüsel ekonomiye geçiş ve Sıfır Atık Hareketi, Türkiye’nin 2053 net sıfır emisyon hedefine ulaşmasında kilit önemde olup, sera gazı emisyonlarını azaltarak, hammadde ve doğal kaynaklardan tasarruf sağlayarak aslında küresel bir yeşil dönüşümünü gerçekleştirmek için elzem.” şeklinde konuştu.
“Nedir bu hakkaniyet?”
Varank, dünya önemli bir dönüşüm ve yeşil kalkınma devriminden geçerken bütün bu hedeflerin bir gecede gerçekleştirilemeyeceğinin bilincinde olunmasını gerektiğini belirterek, şöyle konuştu:
“Size 2022’de alınan COP27 kararlarından birini bu vesile ile hatırlatmak isterim. Şarm El Şeyh Uygulama Planı kararı düşük karbonlu bir ekonomiye küresel dönüşümün yılda en az 4 trilyon ila 6 trilyon dolarlık yatırım gerektirdiğini vurguluyor. Bu noktada bütün finansal yapı ve gelişmiş ülkelerin elini taşın altına koyması ve gelişmekte olan ülkelerin yeşil dönüşümünün küresel bir işbirliğiyle gerçekleştirilmesi gerekiyor.
İklim değişikliği ile ilgili tartışmaların en felsefi ve zor konusu hakkaniyet meselesi. Nedir bu hakkaniyet? Sanayi devrimi ve devamında kirleterek ve kirlenerek kalkınmış ülkeler şimdi gelişmekte olan ülkelere diyor ki ‘kirletmeden kalkın, teknolojini benden satın al, o da en son teknoloji olmayabilir, istediğin miktarda hibe veremem, kredi kullan, krediyi de iyi bir projen olursa veririm’. Gelişmekte olan ülkeler de doğal olarak bu yaklaşıma tek bir ses olup karşı çıkıyor ve adil bir muamele talep ediyor.”
Paris Anlaşması’nda gelişmiş ülkelerin gelişmekte olan ülkelerin önündeki engelleri kaldırmak için destek vermesi yönünde bir gerekliliği olduğunun ortaya koyulduğunu kaydeden Varank, bu desteklerin finanstan teknoloji transferine kadar kapsamlı olması gerektiğini belirtti.
Varank, geçen yıl iklim değişikliğine karşı en kırılgan ülkelerin kayıp ve zararlarının tanzimi için bir fon kurulduğunu ve bu fona 700 milyon doların üzerinde katkının tahsis edildiğini anımsatarak, “Bu fonu bir yönetim kurulu idare edecek. Ülkemiz de bu kurulun gelişme yolundaki ülkeler kapsamında bir parçası olmaya yönelik çalışmalarını kararlı şekilde ilerletiyor. Afetlerden iyileşme konusundaki deneyimimizi bu fonun kullanılması sürecinde alınacak kararlara yansıtmak istiyoruz. İklim değişikliğiyle mücadele mimarisinin etkin bir aktörü olarak bütün süreçlerde aktif bir şekilde yer alıyoruz.” ifadelerini kullandı.